top of page
  • Yazarın fotoğrafıKılıç Çaylı & Partners

COVID-19’un Özel Hukuk Sözleşmeleri Bakımından Değerlendirilmesi

Güncelleme tarihi: 9 Kas 2020



Sözleşmesel ilişkilerde mücbir sebebin uygulanabilmesi için öncelikle söz konusu durumun;


  • Sonradan ortaya çıkması ve öngörülmesinin taraflardan beklenememesi,

  • Borçlunun borcu ifa edememesinin kendisine isnat edilemeyecek bir olaydan kaynaklanması,

  • Tarafların ortaya çıkan durumu önleyebilme kabiliyetinin olmaması,

  • Ortaya çıkan bu olağanüstü durumun sözleşmenin ifasını imkânsız hale getirmiş olması gerekmektedir.


Salgın hastalıkların mücbir sebep olarak sözleşmelere uygulanması, yukarda anılan şartların tamamının kümülatif olarak gerçekleşmesiyle mümkün olacaktır.


Mücbir sebebin özel hukuk sözleşmelerine etkisinde Türk Borçlar Kanun ‘İfa İmkansızlığı’ nı düzenleyen 136. Maddesinin dikkate alınması gerekmektedir. İlgili kanun maddesi uyarınca;


Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır. Borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.”


Bu durumda kanundan kaynaklanan ifa imkansızlığı hükümlerinden yararlanabilmek için;

  • Her bir sözleşmenin kendi koşullarına ve özellikle de sözleşmede özel bir mücbir sebep hükmü bulunup bulunmadığına göre değerlendirme yapılması gerekmektedir.

  • Taraflar öngörülemez ve engellenemez mücbir sebep durumunun meydana geldiğini ve bu durumun sözleşmenin ifasını engellediğini, imkansızlaştırdığını veya geciktirdiğini,

  • Mücbir sebep konusu olayı veya sonuçlarını önlemek veya azaltmak için tüm makul adımları attığını ispat etmelidir.

  • Borçlu ifanın imkansızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmelidir.


Meydana gelen mücbir sebep borcun ifasını tamamen engellemiyor, borçlu borcun bir kısmını ifa edebilecek durumda ise ifa edebileceği kısımdan TBK’nın 137. maddesi kapsamında sorumlu olacaktır.


Mücbir Sebep Nedeniyle Sözleşmelerin Uyarlanması


COVID-19 gibi genel salgın hastalık kapsamında borçludan kaynaklanmayan ve daha önceden her iki tarafça öngörülemeyen bir sebepten ötürü, borçlunun borcunu ifa edememesi durumunda; borçlunun başvurulabileceği bir diğer yol, mahkemeden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını istenmesi ve bunun mümkün olmadığı hallerde ise sözleşmeden dönme hakkının kullanılmasıdır.


Türk Borçlar Kanunu’nun ‘Aşırı İfa Güçlüğü’ nü düzenleyen 138. maddesinde;


Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.” hükmü yer almaktadır.


Yukarıda yer verilen hükme göre edimin ifasının güçleşmesi sebebiyle uyarlama ya da sözleşmeden dönme şu koşullara bağlanmıştır;[1]


  • Sözleşmenin geçerli bir şekilde kurulmuş olması,

  • Sözleşmenin kurulmasından sonra tarafların önceden tahmin etmesi, öngörmesi ve göz önünde tutması mümkün olmayan olağanüstü olayların meydana gelmesi,

  • Ortaya çıkan yeni koşulların edimin ifasını güçleştirmiş olması ve borçlunun bunda kusurunun bulunmaması,

  • Borçlunun edimini yerine getirmemiş ya da haklarını saklı tutarak yerine getirmiş olması

Önemle belirtmek gerekir ki sürekli edimli (kira sözleşmesi gibi) sözleşmelerde kural olarak dönme yerine fesih hakkı kullanılır.


Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin bir kararında sözleşmenin kurulması sırasında mevcut olmayıp sonradan ortaya çıkan ilave mali yükümlülükler sebebiyle sözleşmenin uyarlanması uygun görülmüştür. [2]


Yine başka bir Yargıtay kararında “Beklenmeyen mücbir sebeplerin varlığı sonucu, sözleşmenin yapıldığı tarihteki şartlara uyulması hâlinde işlemin temelinden çökmesine neden oluyorsa bu hâlde uyarlama istenilebileceği” sonucuna varılmıştır.[3]


Bununla birlikte tacirler arasında düzenlenen sözleşmelerde sözleşme serbestisi ve basiretli tacir ilkeleri gereğince sözleşmelerde yer alan mücbir sebep maddelerinde açıkça “genel salgın hastalık” ibarelerinin bulunması önem arz etmektedir.


Sonuç olarak; Borçlar Kanunu’nun “Aşırı İfa Güçlüğü” başlıklı 138. Maddesi koşullarının sağlanması halinde, bir sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülemeyen olağanüstü bir durumun ortaya çıkması nedeniyle, sözleşmedeki yükümlülüklerin dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değişmesi halinde, sözleşmenin uyarlanması talep edilebilecektir.


Bu durumda COVID-19 salgını sebebiyle mevcut durumun Borçlar Kanunu Madde 138 kapsamında aşırı ifa güçlüğü oluşturması durumunda sözleşmenin uyarlanması da gündeme gelebilecektir. Ancak mevcut durumun her sözleşme özelinde, her somut olaya ayrı olarak değerlendirilmesi gerektiği unutulmamalıdır.


Av. Öykü Şanlı




[1] KILIÇOĞLU Ahmet, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Turhan Kitabevi Yayınları, s.256 [2] Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 06.07.2006 E. 2006/4025, 206/8017 K. sözleşmenin kurulması sırasında mevcut olmayıp, sonradan çıkartılan yönetmelikle idare ile sözleşme akdeden şirkete ilave mali yükümlülükler getirilmesinin MK madde 2 gereğince sözleşmenin uyarlanmasını haklı kıldığı kabul edilmiştir. [3] Y. 13. HD., K.T. 12.06.2003, E. 2003/4175, K. 2003/7683

28 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page